Meşhur bir hikâye vardır..
Adamın biri oğluna “Sen adam olamazsın.” demiş. Aradan yıllar geçmiş adamın oğlu o yörenin kaymakamı olmuş ve babasını makamına çağırtmış.
“Bana adam olamazsın demiştin, bak gördün mü ben buraların kaymakamı oldum.” deyince adam oğluna:
“Ben sana kaymakam olamazsın demedim ki. Ben sana adam olamazsın dedim. Adam olsaydın babanı ayağına getirtmez elimi öpmeye evime gelirdin.” demiş.
Bu hikâyede yıllarca oğlanı suçlayıp durduk.
“Bak şu hayırsıza demek babasını ayağına çağırtmış” diye. Ancak bir de farklı bir bakış açısı ile baktığımızda şunu da görmek mümkün olur. Adam oğluna küçüklüğünden beri hep olumsuz mesaj vererek büyütmüş. Ona sürekli adam olamazsın demiş. Bizde şöyle bir söz vardır, “Birine 40 defa deli dersen o adam deli olur” derler. İşte belki de bu yüzden bu konuya yeni bir yaklaşım getirerek şöyle demek istiyorum.
O baba oğluna “Sen adam olamazsın” deyip duracağına, ona sürekli olarak “Oğlum sana güveniyorum. İnşallah ileride çok önemli bir adam, örnek bir insan olacaksın.” deseydi ve bu güven ve olumlu yaklaşımla oğlunu büyütseydi, çok büyük ihtimalle o evlat kaymakam olduğunda babasını ayağına getirtmez, kendisi onun ayağına gidip elini öperdi. En azından bu şekilde çocuğun adam olma ihtimalini artırırdı.
Sürekli olumsuzluk duyan çocuk olumsuzluğa; olumlu ifadeler duyan çocuk ise olumluya doğru yönelir.
Çocuk ne yapsın?
O babasının dediğini yapmış. Babası ona adam olamazsın demiş o da adam olmamış. Yani bir nevi babası ne demişse onu yapmış.
Şimdi bir daha düşünelim.
Sizce hatalı olan hayırsız diye itham edilen evlat mı?
Acaba ona “Adam olamazsın!” yaklaşımıyla davranan babanın bu duruma hiç mi etkisi yok?
Güzel