Başvurular devam ederken, lisansüstü eğitim kararı vermiş meslektaşlarım ve öğrenci hemşirelerimize bilim sınavı/mülakatlar hakkında, yüksek lisans başvuru deneyimlerim doğrultusunda edindiğim bilgileri maddeler halinde sıralamaya çalışacağım.
- Bilim sınavı veya mülakat adlı uygulamalar her üniversite için değişiklik gösteriyor. Kimisi yazılı, kimisi sözlü, kimisi ise hem yazılı hem sözlü yapabiliyor. (Bkz. başvuru yapacağınız üniversitenin enstitü ilanı)
- Genel anlamda ölçülmeye çalışılan, program için ne kadar istekli, bilgili ve yetenekli olduğumuzdur.
- Yazılı sınavda, her öğrencinin bilgi düzeyinin farklı olduğu göz önünde bulundurularak daha genel konular üzerinden gidilmeye çalışılabilir. Aksi, eleme amacıyla mümkündür.
- Sözlü sınavda, “neden bu yüksek lisans programı (özellikle bölüm dışı başvurularda), neden yüksek lisans yapmak istiyorsun, bu alana nasıl bir katkın olacak, neden bu üniversite, seni niye kabul edelim, nerede oturuyorsun (devamsızlık önemi)” sorularına hazırlıklı olun. Hocalara kendimizi kanıtlamanız tam da burada başlıyor.
- Mülakatta hocaların sözünü kesmemeye, zıt görüşte bile olsak hoca ile ters düşüp tartışmamaya, siyaset, etnik, spor vs. konulara girmemeye özen göstermeliyiz. İlk adım her zaman saygılı olmalı. Bu durumlar, hocaların en önemli eleme bahanesi olabilir. Yalnız dikkat ! Tavırlarından, üsluplarından hoşlanmadığımız bir durumda şu aklımıza gelsin.
Başladığımda bu hoca ile çalışmak ister miyim?
Çünkü görüşlerimizin taban tabana zıt olduğu bir hoca ile çalışmak sadece bize zarar verir. Bize basamak olacak hocaları seçmeliyiz, bizi basamak olarak kullanıp peşinde süründürecekleri değil.
- Ne bildiğimiz ve neler ile ilgilendiğimizden bahsedilebilir. Az bildiğimiz ya da hiç fikrimizin olmadığı konulara girmemekte fayda var. Belirli teorik bilgiler üzerinden lehine/aleyhine konuşmayalım. Zira hocalar, yüksek ihtimal bizden daha iyi biliyorlar ve boş bulduklarında bizi o noktadan vurup eleyebilirler. “Bilmiyorum, emin değilim” demekten korkmayalım. Neysek oyuz! Olduğumuz gibi görünelim. Karakterimizden ödün vermeyelim ve dik duralım.
- Geçmişimiz ile ilgili bilgi isterlerse kısa bir özet geçelim. Geçmiş başarılarımızı yinelemekten kaçınalım. Bir kere söylediysek kâfi. Profesyonel konuşmanın ve davranmanın ne demek olduğunu iyi bilen, akademik ve kişisel ölçütleri yüksek bir birey olarak kendimizi ortaya koyalım.
- Açık ve net cevaplar verelim. Göz kontağı kurarak iletişimi güçlendirelim. Kendimize güvenelim. Olumlu ve istekli olalım.
Gayret etmezsek bizi neden alsınlar?
İstemediğimiz bir bölüme zaten başvurmayız değil mi?
- Mülakat sorularını en iyi bilmenin yolu, mülakata kimin gireceğini bilmek veya kimin girebilme olasılığının olduğunu tespit etmektir. Hocaların yazınları (tez, makale, bildiri, vs.) hakkında bilgi sahibi olursak nerelerden soracaklarını kestirebiliriz. En son Türkiye ve dünya çapında yapılan güncel araştırmalardan da soru gelmesi muhtemel. Alana ne kadar ilgili olduğumuzu göstermemizi ne kadar araştırmacı olduğumuzu kanıtlamamızı sağlayacaktır.
- Son olarak giyim tarzımız, klasik/ iş kıyafeti tabir edilen ciddiyette olursa bizim yararımıza. Hocaların gözünde ilk görüntümüz önemli olduğu için dikkat etmekte fayda var. Yönetim ile ilgili ders alanlarınızın bileceği gibi, kırmızı ve siyah renkler asiliği temsil edip iddialı renkler samimiyetimizi düşüreceği için sade tonlar tercihimiz olmalı. Özellikle lacivert otonomiyi temsil ettiği için kullanılabilecek renklerden biridir. Akademisyen olduğumuzda ders anlatmaya nasıl gideceğimizi hayal edelim ve o şekilde giyinip gidelim.
İstifadeli olsun!
NOT: Kazananlar ile herhangi bir kongre, sempozyum, panel, eğitim vb. yerlerde buluşmak ümidi ile.