Koronavirüs Karantinası Sürecinde Manevi Dönüşüm

0 291

Doğrudan cihazınızda gerçek zamanlı güncellemeleri alın, şimdi abone olun.

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını , herkesi evlerde karantina sürecine soktu. Bildiğimiz gibi her gün haberlerde bu hastalıktan ölenleri , yoğun bakım görüntülerini , arbede anlarını, güncel yasaları , hastalık belirtilerini, taburcu olanları ve hastalıkla ilgili profesyonel kişilerle yapılan oturumları seyrediyoruz .

Bir sağlık profesyoneli adayı olarak dikkat ediyorum ki bu yaşanılanların psikolojik ve manevi boyutu üzerinde yeterince konuşulmuyor, tartışılmıyor.

Dünyayı etkisi altına alan ve pek çok duyguyla, durumla baş etmede sıkıntı yaşadığımız hastalığın psikolojik ve manevi boyutunun bahis bile edilmemesi büyük bir eksiklik diye düşünüyorum.

Çevremdeki insanların ağzında sürekli bir isyan havası, suçlama, yargılama ve yakınma var. Dillere pelesenk olmuş hastalığın belirtilerinden ziyade, bu hastalığın insanlara kesilen toplu ceza olduğunu, kıyamet alamet-i belirtilerinin başladığını, insan eliyle üretilen ve biyolojik silahın tüm dünyayı sarıp üçüncü dünya savaşının başladığını düşünen kesim de var. Tabi ki bunlar doğru veya yanlış değil. Hiçbirine kesin doğru veya yanlış da diyemeyiz. Zira ben bu konulara girmeden, sizleri konunun farklı bir noktasına götürmek istiyorum.

Great things in business are never done by one person. They are done by a team of people.

Eşitsizlik ve özgürlük kavramları üzerinde bir düşünmenizi istiyorum. Adalete inanmıyorum, özgür değiliz, insanlar hiçbir zaman eşit olamayacak gibi cümlelerin döküldüğü münakaşalara, şikayetlere, karamsarlıklara şahit olduk.

Şu an görüyoruz ki bir virüs; hiçbir konum, makam, seviye, ünlü, ünsüz, zengin, fakir ayırt etmeksizin tüm insanlığı tek çatı altında karantinada topladı.
Herkes evde. Herkes korkuyor, endişeleniyor, üzülüyor, düşünüyor.
Bir idrak süreci yaşıyor.

Bunların yanı sıra herkesin bu virüsten korku yaşamasının ortak nedenleri var. Hiç bilmediğimiz bir virüs ortaya çıkıyor ve bizleri ölümle tehdit ediyor. Hepimiz ezbere biliyoruz ki Yeni Koronavirüs Hastalığı‘nın belirtilerinde genellikle yüksek ateş, kuru öksürük, halsizlik, boğaz ağrısı, kas ağrısı var (Bunlarında yanında daha az kişide görülen farklı belirti ve bulgular da görülmektedir). Her gün her saat haberlerde, radyoda, kamu spotlarında ve reklamlarda bu belirtilere maruz kalıyoruz.

Görmediğimiz bir düşmanla mücadele ediyoruz ve bu düşman bizi ölümle tehdit ediyor.

Tüm bunların yanında bu süreçte psikosomatik belirtileri de yaşamaya başladık. Belirtileri yazarken bile istemsizce boğazımda gıcıklık, hafif bir yanma ve irkilme yaşıyorum. Fakat müzik dinlemeye başladığımda kendimi gayet rahat ve sağlıklı hissetmeye başlıyorum. Bu psikolojik etkinin temeli aslında basit. Bilinçaltımız.

Bilinçaltımız; bizi hayatta tutmak isteyen farkında, bilincinde olmadığımız her şeydir.

Dolayısıyla hastalığın olası sonuçlarından biri ölüm ve biz bunun dışında kalanlara odaklandığımızda yani belirtilere odaklandığımızda kendimizi tehdit altında hissediyoruz. Bu hastalık, belirti ve ölüm üçgeninde hayatta kalma mücadelesi veriyoruz. Dışarı çıkamıyoruz ve gıda dışında giyim kuşam, teknolojik aletler veya keyfi hiçbir şey düşünemiyoruz .

Belki 1-2 ay önceki hayatımız aslında ne kadar özgür ne kadar rahat bir hayatmış değil mi

Özgürlükten şikayet ettiğimiz her dakika için ne kadar pişmanlık duyuyoruz ki?

İşte tüm bunları düşündüğümüzde bir şeyleri eksik yaptığımızı görmemiz ve farkına varmamız gerekiyor. Manevi anlamda büyük bir açlık yaşıyoruz .

Materyalist düşüncelerle boğulduğumuz dünyada, herkesin ekonomi çalıştığı ancak sorunun biyolojiden geldiği sınavda herkes bir çöküşe girdi. Karamsar olmaya tabi ki gerek yok, en dipteysek daha da dip yoktur, elbette bundan sonra tek çare vardır o da YÜKSELMEK.

Dünya artık eski dünya, insanlar da eski hayatlarına döndüklerinde eski insanlar olmayacaklar.

Çünkü bu süreçte manevi anlamda kendimize ne kadar yatırım yaparsak, dönüşümüz o kadar GÜÇLÜ olacak.

Bilim adamları her gün aşı çalışmaları yapıyor. Bunu ana akım medyadan duyabiliyoruz. Ancak bunları yaparken bir yandan da çaresizliğimizle baş etmeye çalışıyoruz. Bu en azından bir farkındalığa geçiş aşaması.

Karantina sürecinde hepimiz kendimizle ilgili bir düşünelim istiyorum.

Bu süreçte;
  • Belki küs olduğumuz insanlara barışabiliriz.
  • Aile büyüklerimizle doyasıya sohbet edip, onlara yardımcı olabiliriz.
  • Doğayla ilgili bir şeyler okuyabilir ve doğa dostu bir yaşam için kendimizi değiştirebiliriz.
  • Dünyada tek bizim yaşamadığımızı, dünyayı hayvanlarla paylaştığımızı içselleştirip bir hayvan besleyebiliriz.
  • Eskiden anlayamadığımız bir şeyi / şeyleri tekrar düşünerek irdeleyebiliriz.
  • Yemek yapabiliriz.
  • Kitap okuyabiliriz

Pek çok şey yapabiliriz.

Özünde; arınabiliriz.

Arınmadan, bu yaşadığımız zorlu süreci kabül etmeden, idrak  edemeden zaten bu süreç bizim için karantinadan daha uzun sürer.

Biz insanlar virüsten, her şeyden çok daha güçlüyüz. Şimdi bu gücü tekrar hatırlama zamanı. Bir hiçken GÜÇLÜ olabilen insanlar, şimdi de bu gücünü tekrar hatırlayıp yola devam edeceklerine inanıyorum.

Bu süreçte de Hande Yener’in Yola Devam şarkısını dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Unutmayın ki müzik de ruhun gıdasıdır.

Hepiniz sağlıcakla kalın .

Doğrudan cihazınızda gerçek zamanlı güncellemeleri alın, şimdi abone olun.

Yorum Yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.