Sağlık Asistanı platformunda sürekli olarak hastalıklar ve tedavilerinin konuşulmaması gerektiğini ve toplumdaki bireylere her açıdan zarar veren konuların tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Bu fikirden yola çıkarak bu yazımı ele alıyorum.
Ülkemizde pek sık duyduğumuz, hemen her gün haberlere konu olan, her defasında bir kez daha yaşanmamasını temenni ettiğimiz kadın cinayetleri ve çoğu zaman bu cinayetlere yol açan namus kavramı…
Polis Akademisi Başkanlığı’nın Dünyada ve Türkiye’de Kadın Cinayetleri 2016-2017-2018 Verileri ve Analizler başlıklı raporunda 726’sı polis ve 206’sı jandarma kayıtlarına geçen toplam 932 kadın cinayeti işlenmiştir.
Bu çarpıcı ve üzücü veriyle devam etmek istiyorum.
Azalmakta olduğunu düşündüğüm ancak hala bazı bölgelerde etkisini tam gaz sürdüren ataerkil zihniyetin bir sonucu olarak ortaya çıktığını sanıyorum.
Kadınların, kadınlarımızın her bakımdan değersiz görülmesi beni bir erkek olarak çok rahatsız ediyor. Çünkü cinsiyetlerimizin bizim isteklerimiz doğrultusunda seçilebilen bir olgu olmadığı aşikarken, ben erkek olduğum için bir kadından daha değerli olmamalıyım. Ya da bir kadın benden daha değersiz olmamalı.
Feminist olduğumu düşünenler olacaktır; hiç ilgisi yok. Bizler seçemediğimiz şeyler için toplumun alışılagelmiş normlarına ayak uydurmak zorunda değiliz. Yani aslında aklın ve mantığın öncü olduğu bir bireyde böyle olması gerektiğini düşünüyorum.
Erkek olmanın bir avantaj olamayacağı gibi kadın olmak da toplumda bir dezavantaj olmamalı.
Büyüklerimizin yerleştirdiği ya da zamanla bu noktaya evrilen kadın algısını yıkmalıyız. Erkek egemen ve çağ dışı kalmış bu zihniyetten derhal kurtulmalıyız.
Bunları söylerken annemi, 3 ablamı, kız arkadaşlarımı ve diğer tüm kadınları düşünerek söylüyorum.
Ben bir erkeğim ama dünyaya kadın olarak da gelebilirdim. Empati yaptığımda sırf cinsiyetimden dolayı ayrımcılığa uğramak ve daha değersiz hissetmek beni gerçekten üzerdi. Nitekim üzülen kadınların var olduğunu da biliyoruz. Böyle olmasının ekonomik, sosyokültürel yapı ve toplumsal faktörler gibi farklı birçok sebepleri bulunuyor.
Ancak şunu da biliyoruz ki her geçen gün değişen ve gelişen bir dünyada yaşıyoruz.
Topluma dayatılan ve günümüzde sadece kadınların cinsel yaşamları ile davranışlarına odaklanan namus kavramını algılanandan farklı bir boyuta çekmek bizlerin ellerinde.
Eğer Türkçe’den bir kelimeyi yeryüzünden silme şansım olsaydı bu kelime muhtemelen namus olurdu. Çünkü kadınlara yapıştırılmış, yanlışlara yol açan ve kadının benliğini hiçe sayan bir kavram olduğunu düşünüyorum.
Orijinal anlamına bakacak olursak Türk Dil Kurumu Namusu, “Bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet.” olarak tanımlıyor. Ardından şu örneği vererek yine hedefler kadına yönlendirilmiş oluyor: “Fakat durup dururken, kendi yağıyla kavrulan bir genç kız namusuna bu kadar namussuzca iftira olur mu?
Neden bu örnekte olduğu gibi namus bir kadın üzerinden örneklendiriliyor?
Kasıtlı yapıldığını düşünmüyorum fakat yukarıda savunduğum düşüncelerimin haklılığını ortaya koyuyor.
Toplumsal değerlere bağlılık sadece kadınlar için geçerli bir kavram mı?
Erkekler namussuz olamıyor mu?
Kadınlar genital organları dolayısıyla toplumsal değerlere daha mı çok ters düşebilir?
Sizin bu konudaki fikirlerinizi bilmiyorum ama ben bunların tamamını reddediyorum.
Bir erkek de en az bir kadın kadar namus kavramına tabiidir ve bir erkek de yeterince namussuz olabilir. Şimdi namusun kadınlara ödettiği bedellere gelelim.
2019 yılında 416 kadın acımasızca öldürülüp hayata gözlerini yumarken, 2020 Ocak ayından, temmuz ortasına kadar 98 kadın öldürüldü. Şiddetten, namussuzluktan, ayrılmak istemesinden… Her birinin farklı sebepleri vardı. Ancak temelinde namus yatıyordu zannımca…
Namusun bedeli ya da namussuzluğun bedeli çoğu zaman kadınlara kesilir. Bir erkekle kadın bir şey yaşamışsa kadın erkeği baştan çıkarmıştır derler. O eteği giymeseymiş, kadın değil mi işte şeytanı baştan çıkarır gibi, bence aklı reddeden ifadeleri duymuşsunuzdur.
Namussuzluğundan dolayı bedel ödeyen bir erkek duydunuz mu?
Ya da partneri namussuzluk yaptı diye eşini öldüren bir kadın?
Duymamışsınızdır, duyamazsınız.
Kadınlar namussuzluk yapan erkeklerin davranışlarına göz yumarken, neden namus kavramının bedelleri sadece kadınlara kesiliyor?
Bu noktada şu cümleyi anımsıyorum: “Erkektir, yapar.” Yani bu noktada yine namus kadınlara özgüdür algısı ön plana çıkıyor.
Kadın cinayetlerinin başlıca sebeplerinden birisi ne yazık ki namus meselesi.
Boşanmış ya da boşanmak isteyen kadınlar başkalarıyla birlikte olamaz, olması erkeğin namusuna söz getirir mentalitesi. Erkek istediğiyle evlenebilir, isterse ikinci kumayı alır. Alır bırakır özgür iradesine kalmış. Kadınlara fikri sorulmaz, söyleneni yapar. Yapmazsa namus kirlenmiştir ve erkek kadını öldürerek namusunu temizlemiş olur.
Kanın aktığı yerde hiçbir şey temizlenmiş sayılamaz.
Yeryüzünden bir zihniyeti sil deseler şu cehaleti silerdim. İnsana ne kötü şeyler yaptırır. Kahrolsun cehalet! Cehaleti eğitim düzeyiyle örtüştürmeyin lütfen. Okumuş cahiller de günümüzde oldukça fazla. Kadınların canlarına mal olan bu kör zihniyetin en kısa sürede ülkemizi terk etmesini temenni ederken bahsettiğim zorbalıklara maruz kalmış tüm kadınlara Allahtan rahmet diliyorum.
Hamzaoğlu, M. & Konuralp, E. (2019). Türkiye’de Kadına Karşı Şiddetin Sembolik ve Doğrudan Biçimleri: Namus Olgusu ve Namus Cinayetleri. Adli Tıp Bülteni; 24 (3): 226-235.
http://www.anitsayac.com/
http://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/