Aslında akademik dünyada pek de yeni olmayan ancak tanım olarak belki de hiç farkında olmadığımız veya “fonksiyonel tıp”, “fonksiyonel beslenme” gibi günümüz dünyasında karşımıza çıkan terimlerle karıştırabileceğimiz fonksiyonel besinlerden bahsetmek istiyorum sizlere. Fonksiyonel besin kavramı ilk kez Japonya’da Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı tarafından yapılan düzenlemelerle, “özgül sağlık yararı” olan gıdalar olarak tanımlanmıştır. Ve ilaçlardan ayrı tutularak ülkede geliştirilmiş olan FOSHU (The Food for Specified Health Uses) programı ile fonksiyonel besinlerin sağlık iddialarını bilimsel kanıtlar ile sorgulamaya 1991 yılından beridir devam edilmektedir (1, 2). Ancak halen fonksiyonel besinlerin uluslararası kabul edilmiş tek bir ortak tanımı bulunmamaktadır (3).
Evet. Tüm besinler yaşamı sürdürmek için gerekli enerji ve besin ögelerini sağladığından temelde fonksiyoneldir. Ancak fonksiyonel besinlere özgü birkaç nokta bulunmaktadır, bunun için farklı tanımlara hızlı bir göz atalım.
- Beslenme ve Diyetetik Akademisi (Academy of Nutrition and Dietetics) “etkili dozda, düzenli olarak sağlıklı bir diyetin parçası olarak tüketildiğinde, sağlık üzerine potansiyel olarak faydalı bir etkiye sahip olan takviye edilmiş, zenginleştirilmiş ve geliştirilmiş besinlerin de dahil olduğu bütün besinlerdir.” olarak tanımlamıştır (3).
- Avrupa Komisyonu ise “Besinsel yeterliliğin ötesinde bir sağlık durumunun iyileştirilmesi veya hastalık riskinin azaltılması için vücutta bir veya daha fazla hedef fonksiyonları etkileyen bir besindir. Normal besin örüntüsünün bir parçasıdır. Bir hap, kapsül ya da herhangi bir diyet takviyesi değildir.” şeklinde tanımlamaktadır (4).
- Bir diğer tanım ise “temel beslenmenin ötesinde sağlık yararı sağlayan, bazı hastalık ve sağlık koşullarını en aza indiren veya riski azaltan gıda veya gıda bileşenleridir” şeklinde Uluslararası Gıda Bilgi Konseyi tarafından yapılmıştır (5). Birbirinden çok da farklı olmayan bu tanımlardaki vurguları:
Fonksiyonel besinlerin:
“Sağlıklı hali geliştirmesi veya hastalık riskini azaltması”
“İddia ettiği etkilerin bilimsel olarak kanıtlı olması”
“Etkilerin gözlemlenebilmesi için etkin dozda düzenli olarak kullanılması”
“Normal beslenme örüntüsünün bir parçası olması”
“Bir besin olması. Hap, kapsül veya takviye gıda olmaması” şeklinde özetleyebiliriz.
Peki hangi besin fonksiyonel besindir?
Günümüz dünyasında sağlıklı yaşama artan ilgiden dolayı fonksiyonel besinlere olan ilgi artmıştır. Dolayısıyla fonksiyonel besin pazarı da genişlemiştir. Ülkemizde de 2005 yılı itibariyle bu tür ürünlerin miktar ve çeşitliliğinde gözle görülür bir artış olduğu bilinmektedir (6). Günümüzdeyse tanınmış fonksiyonel besinlerin sayısının 1000’den fazla olduğu ve bu sayının halen artmakta olduğu tahmin edilmektedir (7).
E hal böyle olunca yani 1000 küsür fonksiyonel besin olunca kafalar da biraz karışıyor… Çünkü domates de bir fonksiyonel besinken B12’den zenginleştirilmiş bir mısır gevreği de fonksiyonel besin grubuna giriyor. Peki nasıl oluyor bu iş? Şöyle ki, fonksiyonel besinleri basitçe kategorize edecek olursak:
- Geleneksel besinler: Doğal biyoaktif gıda bileşenleri içerirler. Çoğu sebze, meyve, tahıl, süt ürünleri, balıklar ve etler, temel beslenmenin ötesinde faydalar sağlayan biyoaktif gıda bileşikleri içerir. Örneğin yoğurttaki prebiyotik ve probiyotikler, domatesteki likopen içeriği gibi.
- Modifiye edilmiş besinler: Zenginleştirme veya takviye yoluyla biyoaktif gıda bileşikleri dahil edilen besinlerdir. Örneğin omega 3 eklenmiş yumurtalar ve margarinler.
- Sentezlenen gıda bileşenleri: Örneğin oligosakkarit veya dirençli nişasta gibi prebiyotik etki sağlayan sindirilemeyen karbonhidratlar (3).
Bu kadar çok çeşitli bir besin grubunu üç kategoriye bölüp incelemek yetersiz olacaktır elbette… Zaten etkilerine göre bu yazıda yer vermediğim daha pek çok alt kategori de (bağışıklık sistemini güçlendirenler, sporcu besinleri, glutensiz gıdalar vb.) bulunmaktadır. Ancak fonksiyonel bir besin için günümüz dünyasında kilit noktanın hangi besinin fonksiyonel besin olduğunu bilmekten ziyade bir besinin fonksiyonel besin grubuna girebilmesi için taşıması gereken özelliklerin neler olduğunu kavramak daha geniş bir bakış açısı sağlayacaktır. Sonuçta her geçen gün yeni fonksiyonel besinler hayatlarımıza eklenmeye devam etmektedir. Bu sebeple özetle fonksiyonel besinler için “düzenli ve etkin dozda kullanımı, iddia edilen etkisinin bilimsel kanıtının olması ve günlük diyet içerisinde yer verilebilir olması” özelliklerini unutmamakta fayda vardır.
International Life Sciences Institute. Perspectives on ILSI’s international activities on functional foods. https://ilsi.eu/wp-content/uploads/sites/3/2016/06/O2009Perspectives.pdf. Published May 2009. Son erişim: 5.12.2020.
Yamada K, Sato-Mito N, Nagata J, Umegaki K. Health Claim evidence requirements in Japan. J Nutr. 2008; 138(6): 1192-1198.
Position of the Academy of Nutrition and Dietetics: Functional Foods; Acad Nutr Diet. 2013; 113: 1096-1103.
Functional food in the European Union. https://publications.jrc.ec.europa.eu/repository/bitstream/JRC43851/jrc43851.pdf. Published 2008. Son erişim: 5.12.2020.
International Food Information Council (IFIC) Foundation Functional Foods Component Chart. https://foodinsight.org/wp-content/uploads/2009/10/FINAL-IFIC-Fndtn-Functional-Foods-Backgrounder-with-Tips-and-changes-03-11-09.pdf. Published March 2009. Son erişim: 5.12.2020.
Erbaş M. 2006. Yeni Bir Gıda Grubu Olarak Fonksiyonel Gıdalar, Sözel Bildiri, Türkiye 9. Gıda Kongresi, Bolu. 791-793.
Akan LS, Elibol E. 2018. Fonksiyonel Besinler, Kuş MA. Sağlık Bilimlerinde Akademik Araştırmalar, Gece Kitaplığı Yayınevi, Ankara, 27- 46.